31 Mayıs 2012 Perşembe

HAL

Ağzına kadar dolmuş olan bir dolmuştan daha çok dolmuş olan bu ruh halim ile çok büyük laflar edebilecekmiş gibi hissediyorum. Konuşmaya karar verdiğimde ise hani sevdiğin bir arkadaşının evinde uyursun ve hani üzerini örterler ya, öyle örtüyo bişey sessizlikleri üzerime, uyuyup gidiyorum. İyi de oldu diyorum.
12 dakika 32 saniye süren klasik batı müziği parçası gibi, bi geriliyor bi gevşiyor yaylılar. Sonunda o müzik kadar bi mana çıkmıyor ama. Deneysel desen o da değil. 
Neyse, obsesyonik deprem kuşağımda, "masanın altına, buzdolabının yanına yatmam ben" dediğim için, her an mekanı terk etme eğiliminde uykuya dalmam da bi hayli zor. Belden aşağı vuran rüyalarım sağolsunlar, varlar.         Geçen gece birini yakaladım, affedersiniz tam ağzını burnunu düzeltecektim ki o kalayı dökülmüş suratının, uyandım. Ben onu hatırlıyorum elbet, nerede görsem tanırım. Acaba o da beni hatırlar mı diye de düşünmeden edemiyorum.
Bütün gün kendi içimde verdiğim mücadelenin yarı ölü duruma geçtiğimde bile devam etmesi, bunun maraton olduğuna işarettir bence. Oysa benim yatarken spor ayakkabı giyme alışkanlığım hiç olmadı.


17 Mayıs 2012 Perşembe

Vagif Mustafazade

Aziza'nın saygıdeğer babasıdır kendisi.
Hemen aşağıda paylaştığım şarkısını dinlerken insan mutlu olur.
Hemen aşağıda paylaştığım şarkısını dinlerken insan hüzünlenir.
Daha ne denir.


http://www.youtube.com/watch?v=ttqYd3aXg_E





Bu da Vagıf'ın sevgili kızı Aziza. Babası onu kendi parmağından yaratmıştır;

http://www.youtube.com/watch?v=fZ5p7QVsNPQ

10 Mayıs 2012 Perşembe

Soluk

Almış olduğun soluk, ciğerlerine ve beynine giden (baktığında evrene oranla küçücük olan) bu yollara serin bir esinti vermeli iken tersine, atmosfere giren bir gök cisminin oksijen ile imtihanı gibidir. Bu soluk (on binlerce diğer soluğun arasından sadece bu) yeni ortama alışmaya çalışan bir hanım evladı gibi kızarır, neredeyse yanmaya yüz tutar. İşte hava her zaman serinletmez ve su bir türlü ıslatmaz bu gibi anlarda.